27 Aralık 2011 Salı
hayvanlarda kullanılan meme içi tüp, ilaç listesi
Sağmal Dönemde Kullanılan İlaçlar
Biolaktin (Alke)
10 ml’lik enjektör
Linkomisin 250 mg
Neomisin 200 mg içerir.
Bovimast LC (Alke)
3 gr’lık enjektör:
Amoksisilin 200 mg (Amoksisilin Trihidrat şeklinde)
Klavulanik asit 50 mg (Potasyum Klavunat şeklinde)
Prednisolon 10 mg içerir.
Cefaximin-L Laktasyon Dönemi Meme İçi Merhem (Vetaş)
1 enjektör
Rifaksimin 100 mg
Sefasetril sodyum 200 mg
Cefaximin L Laktasyon Dönemi Meme İçi Sprey (Vetaş)
1 enjektör
Rifaksimin 100 mg
Sefasetril sodyum 200 mg
Cefovil-LC (Vilsan)
1 enjektör
Sefkuinom sülfat 75 mg içerir.
Cephamast (Alke)
10 ml’lik enjektör:
Sefaleksin 200 mg
Neomisin 200 mg içerir.
Clavobay LC (Bayer)
1 enjektör
Amoksisilin trihidrat 200 mg
Klavulanik asit 50 mg
Prednisolon 10 mg içerir.
Clavon –SD (Provet)
10 ml’lik süspansiyon
Klavulanik asit 50 mg (Potasyum Klavunat halinde)
Amoksisilin trihidrat 200 mg içerir.
Cloxalene Plus (Vetaş) 5 ml tüp Ampisilin saodyum 200 mg
Dikloksasilin sodyum 200 mg içerir.
Cobactan LC (İntervet)
8 gr’lık enjektör
Cefquinom sülfat 75 mg içerir.
Duofast (Sanovel)
8 g’lık tüpte
Trimetoprim 40 mg
Sülfadiazin 200 mg içerir
Eritromast (Abfar) Eritromisin 50 mg/ml tüp.
Juraclox L.C. (Egevet)
3 gr'lık enjektör
Kloksasilin sodyum 218 mg (200 mg Kloksasilin'e eşdeğer)
Ampisilin sodyum 80 mg (75 mg Ampisilin'e eşdeğer) bulunur
Klavil-LC (Vilsan)
5 g’lık enjektörde
Amoksisilin trihidrat 229,56 mg (200 mg Amoksisilin baza eşdeğer)
Potasyum klavulanat 59,81 mg (50 mg Klavulanik asite eşdeğer)
Prednizolon 10 mg içerir.
Lactomast(Egevet)
10 g’lık enjektörde
Neomisin sülfat 500 mg
Prokain benzil penisilin 300 000 I.U. içerir.
Lactovet (Topkim)
10 ml’lik tüpte
Ampisilin trihidrat 232 mg
Kloksasilin sodyum 218 mg
Leo Yellow (Topkim) 5 ml tüpte
Penethamat hidroiodid (leocillin) 150 mg
Dihidrostreptomisin (sülfat tuzu) 150 mg
Framisetin sülfat 50 mg
Prednizolon 5 mg bulunur.
Lincocin Forte-S (Pfizer)
1 enjektör
Linkomisin 330 mg
Neomisin 100 mg içerir.
Mastalon (Pfizer) 10 ml tüpte
Oksitetrasiklin hidroklorür 200 mg
Neomisin sülfat 100 mg
Oleandomisin fosfat 100 mg
Prednizolon 5 mg bulunmaktadır.
Masticol LC (Vilsan)
1 Tüp' de
Ampisilin sodyum 200 mg
Dikloksasilin sodyum 200 mg içerir
Masticure-Sağım (Provet)
10 gramlık enjektör
Sefaleksin monohidrat 200 mg
Kanamisin sülfat 100000 İU içerir.
Mastijet Fort (İntervet)
8 gr’lık enjektör
Tetrasiklin HCI 200 mg
Neomisin baz 250 mg
Basitrasin 2000 İÜ
Prednisolon 10 mg içerir
Mastivil (Vilsan)
5 g’lık tüpte
Prokain penisilin G 100.000 IU,
Streptomisin sülfat 100 mg
Neomisin sülfat 100 mg,
Prednizolon 10 mg bulunur.
Megamast (Bavet)
5 g’lık tüp içinde
Ampisilin (ampisilin sodyum) 75 mg
Kloksasilin (Kloksasilin sodyum ) 200 mg bulunur.
MegaMastipen P3 (Aydın İlaç)
10 g’lık tüpte her ml'de 300 mg Prokain Benzil-Penisilin içerir.
Multiject İMM (Bayer) 5 g’lık tüp içinde Prokain penisilin G 100.000 IU
Streptomisin sülfat 100 mg
Neomisin sülfat 100 mg
Prednizolon 10 mg bulunmaktadır.S
Nafpenzal MC (İntervet)
3 gr’lık enjektör
Benzilpenisilin sodyum 180 mg (300.000 İÜ)
Dihidrostreptomisin (sülfat) 100 mg
Nafsillin (sodyum tuzu) 100 mg
Pathozone 100 (Pfizer)
10 ml’lik enjektör
Sefaperazon dihidrat (100 mg sepaperazon’a eşdeğer) içerir.
Rilexine 200 (Virbac-Tümİlaç)
10ml tüpte
Sefaleksin Monohidrat 200mg içerir.
Sefapir-Sağım (Provet)
10 ml şırıngada
Sefapirin sodyum (200 mg Sefapirin aktivitesine eşdeğer)
Tripsin 10 mg
Şimotripsin10 mg bulunur
Sefkan (Sanovel)
10 g’lık tüpte
Sefaleksin 200 mg
Kanamisin monosülfat 100.000 I.U. bulunur
Spectrazol (Sanofi-Dif) 3 gr enjektör Sefuroksim (Na tuzu) 250 mg içerir.
Synermast (Virbac-Tümİlaç) 10ml tüp Ampisilin trihidrad 200mg
Kloksasilin sodyum 200mg içerir.
Synulox LC (Pfizer) 3 gr’lık enjektörde Klavulanik asit 50 mg (Potasyum Klavulanat şeklinde)
Amoksisilin 200 mg (amoksisilin trihidrat şeklinde)
Prednisolon 10 mg içerir.
Terrexine (Roche) 10 gr'lık tüpte Sefaleksin B.P. 200 mg
Kanamisin sülfat 100.000 IU bulunur.
Tetra-Delta (Etkin İlaç) 10 ml enjektörde Novobiosin sodyum 100 mg
Neomisin sülfat 150 mg
Prokain penisilin G 125 mg
Dihidrostreptomisin sülfat 10 mg bulunmaktadır.
Vetimast (Novartis)
10 gr enjektör
Sefasetril 235 mg içerir.
Kuru Dönemde Kullanılan İlaçlar
Albadry Plus (Etkin İlaç) 10 ml enjektör Novobiosin (Na tuzu) 400 mg
Prokain Penisilin G 200000 IU içerir.
Benestermycin (Topkim) 1 tüp Penethamate hydriodide (Leocillin) 100 mg
Benethamine penicilline 280 mg
Framycetine sulphate 100 mg içerir.
Bovimast DC (Alke)
4 gr’lık enjektör
600 mg Kloksasilin’e eşdeğer Kloksasilin Benzathine içerir
Drymastiphen (Egevet)
Bir enjektörde
1000mg Kloksasilin benzatin 9 grama tamamlayacak miktarda yardımcı maddeler bulunur.
Fatroximin Kuru Dönem (Vetaş)
1 enjektör
Rifaksimin100 mg
Klatoclox (Aydın İlaç) 9 gr enjektörde 625 mg Kloksasilin içerir.
Masticol DC (Vilsan)
1 Tüp
Ampisilin trihidrat (250 mg Ampisilin baza eşdeğer)
Kloksasilin benzatin 500 mg (Kloksasilin baza eşdeğer) içerir.
Masticure -Kuru (Provet)
10 gr’lık enjektör
Sefaleksin Monohidrat (250 mg sefaleksine eşdeğer)
Neomisin Sülfat (250 mg Neomisin’e eşdeğer) İçerir
Nafpenzal DC (İntervet)
3 gr’lık enjektörde
Penisilin 300 mg (300.000 İÜ)
Dihidrostreptomisin (sülfat) 100 mg
Nafsillin (sodyum tuzu) 100 mg bulunur.
Neo-mastitar (İntervet)
8 gr’lık enjektörde
Prokain penisilin 500 mg (500.000 İÜ)
Neomisin baz (sülfat) 300 mg
Orbenin Extra DC (Pfizer)
3.6 gr’lık tüpte
Kloksasilin 600 mg (benzatin tuzu şeklinde) içerir.
Rilexine 500 (Virbac-Tümİlaç)
10ml tüpte
Sefaleksin Monohidrat 200mg
Neomisin 250 mg içerir.
Sefapir-Kuru (Provet)
10 ml şırıngada
Sefapirin Benzatin (300 mg Sefapirin aktivitesine eşdeğer)
Tripsin10 mg
Şimotripsin10 mg bulunur.
Meme içi Kullanılan Diğer İlaçlar
Orbeseal (Pfizer) (Meme başı tıkacı)
4 gr’lık tüpte
Bizmut subnitrat bulunur
Meme Başı Daldırma (Teat dippig) İlaçları,
DezenfektanlarıCureteat (Alke):
100 ml’si
% 1.0 povidon iyot (% 10) içerir
Germisit DM (Alke)
100 ml’si
% 2.8 iyot, % 12 Gliserin içerir.
Healteat(Alke)
100 ml’si
% 1.3 povidon iyot (% 10) içerir
Bioset (İntermilk) (sağım sonrası)
100 gr konsantratta
% 2.5 w/w PVP-iyot (% 10) (% 5) Gliserin (% 4) N.F. içerir.
Biodak (İntermilk) (sağım öncesi)
100 gr konsantratta
% 2 w/w laktik asit (% 80) (% 5) Gliserin (% 4) N.F. vitamin B5içerir.
Uterus İçi Kullanılan İlaçlar
Atavetrin bolus (atabay)
Beher bolus
Trimethoprime 200 mg
Sulphamethoxazole 1000 mg ihtiva eder
Baytril Uterus İçi Tablet (Baytril)
1 tablet
Penisilin 500 mg
Enrofloksasin 100 mg
Biotrin bolus (Ceva-Dif)
1 bolus
Trimetoprim 200 mg
Sülfadiazin 100 mg
Devamisin oblet (vetaş)
Her oblette
Klortetrasiklin 500 mg bulunur.
Endometrin (provet)
20 ml’de
Ampisilin Sodyum 500 mg Ampisilin’e eşdeğer
Kolistin Sülfat 500.000 iü. Kolitsine eşdeğer bulunur.
Entervet tablet (vilsan)
1 Tablet
Neomisin sülfat 900 mg içerir
Fatroximin uterus içi köpük
1 sprey
Rifaksimin100 mg
Fatroximin tablet
1 tablet
Rifaksimin 300 mg
Favetrim tablet (vilsan)
1 tablette
Sülfametoksazol 1000 mg
Trimetoprim 200 mg içerir.
İlsivet (İlteriş)
1 Tablet
Amoksisilin trihidrat 500 mg içerir
Lugolen (alke)
1 ml’de
İyot 50 mg
Potasyum iyodür 100 mg (total 125 mg iyot) içerir.
Metribolus (intervet)
Neomisin sülfat
Tetrasiklin hidroklorür
Sülfadiazin
Metricure j (intervet)
19 gr lık enjektör
Sefalosporin (sefapirin) 500 mg içerir.
Metrijet
Metrijet suspansiyon
Metrinew (alke)
19 gr enjektör
Sefapirin Benzatin (500 mg Sefapirin’e eşdeğer) içerir.
Metriprim iu süsp
Metrisiklin (egevet)
1 tablet
Klortetrasiklin hidroklorür1000 mg içerir.
Metrogen
Oksivet tablet (İlteriş) 1 tablette Amoksisilin trihidrat 500 mg bulunur.
Otrizol (sanovel)
Beher tablette
Sulfametoksazol 1000 mg
Trimetoprim 200 mg
Table Gel (Egevet) 1 oblette Neomisin sülfat 50 mg
Tetrasiklin HCL 50 mg
Sülfadiazin 4 g bulunur.
Teknosül (teknovet)
Her Tablet
Sülfametoksazol 1000 mg
Trimetoprim 200 mg içerir
Totocillin(bayer)
Ampisilin trihidrat 23.1 mg/ml
Oxacillin sodyum 44 mg/ml
Ut forte (interhas)
4 gr’lık tablet
Klortetrasiklin hidroklorür 500 mg
Retinol asetat (Vitamin A) 100.000 IU ihtiva eder
Uterofertil (hektaş)
100 ml’lik uterofertil
Aktif madde olarak 4,5 g parasetik asit içerir.
Utocyl oblet (Novartis)
1 oblette
Streptomisin 50 mg
Penisilin g potasyum 100.000 IU
Formosülfatiyazol 1.750 mg
Etinil östradiol 0.5 mg bulunur.
Vibrametrix (virbac-tümilaç)
20ml tüpte
Ampisilin 500mg
Kolistin Sülfat 500.000 IU
8 Aralık 2011 Perşembe
DAĞLIÇ KOYUNU
Anavatanı Türkiye'dir. Yoğun olarak Afyon, Eskişehir, Bilecik, Bolu, Isparta, Burdur, Kütahya , Uşak, Denizli illerinde yetiştirilir. Kombine verimli bir ırktır.
Görünüm Özellikleri:
Renk beyazdır. Nadiren siyahlara da rastlanır.
Göz ve ağız etrafında, kulaklarda ve bacaklarda siyah veya koyu kahverengi lekeler görülebilir.
Göz altından yüze doğru yayılan oval şekilde siyah yada koyu kahve nişaneler bulunur.
Nadiren siyah başlı olanları da görülür. Gövdede siyah yahut koyu lekeler ve alacalıklar görülebilir. Siyahlıklar yaş ilerledikçe ağarır ve kırçıl renge döner.
Küçük yapılıdır. Sırt çizgisi düzdür.
El bileklerinden bukalığa kadar bacaklar yapağısızdır.
Erkekler boynuzlu, Dişiler boynuzsuzdur. (Dişilerde nadiren çok ufak boynuzlar görülebilir)
Kuyruk yağlı, yassı, geniş ve kalp şeklinde düz aşağı sarkar. Dış yüzü düz, orta oluğun iki yanında oval kitle yer alır. Yağsız kuyruk ucu şekil ve yön itibari ile çok değişiklik gösterir.
Elverişsiz bakım ve besleme koşullarında yaşama gücü yüksektir.
Çevre değişikliğinde adaptasyon yeteneği çok iyidir.
Göçer ve Ağıl usulü besleme yapılabilir.
Annelik içgüdüsü iyidir.
Uzak mesafeleri iyi yürürler.
Otlama, Sağım yeteneği iyidir.
Verim özellikleri:
Canlı ağırlık: Erkek: 32 - 64 kg ; Dişi: 25 - 50 kg
Cidago yüksekliği: Erkek: 58 - 74 cm ; Dişi: 54 - 74 cm
Göğüs çevresi: Erkek: 71 - 96 cm ; Dişi: 68 - 90 cm
Vücut uzunluğu: Erkek: 56 - 104 cm ; Dişi: 57 - 73 cm
Laktasyon süresi: 75 - 105 gün
Süt verimi: 57 Lt
Doğum ağırlığı: Erkek: 2.0 - 5.2 kg ; Dişi: 1.9 - 5.4 kg
Sütten kesim yaşı: 105 -120 gün
Sütten kesim ağırlığı: 22.7 - 26.2 kg
Ergenlik yaşı: 225 gün
Canlı ağırlık artışı: 241 gr/gün
Yapağı tipi: 46 - 50 S (C-E) Kaba karışık, Sağlam ve kuvvetli
Yapağı verimi: 2.27 kg
Yapağı randımanı: % 55-60
Yapağı inceliği: 21 - 42 mikron
Lüle uzunluğu: 8 - 36 cm
5 Aralık 2011 Pazartesi
ÇİNE ÇAPARI KOYUNU
Anavatanı Türkiye'dir. Adını Aydın ilinin Çine ilçesinden almıştır. Dağılım alanı Aydın il sınırları içinde bulunan ve geniş bir yayılma alan olan Madran dağı ve eteklerinde bulunan Çine ve Bozdoğan ilçelerini kapsar. 1994 yılından itibaren yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kaldığı anlaşılmıştır. Irkın tanıma ve genetik kaynak olarak korunmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. 1996 yılından itibaren Aydın Adnan Menderes Üniversitesinde koruma çalışmaları başlatılmıştır. Bu amaçla Çine Çaparı koruma programı devreye sokulmuştur. Günümüzde saf çine çaparı yetiştiricilerde 30 , üniversitede 50 Toplam 80 adet kalmıştır.
Görünüm Özellikleri :
Vücut beyaz, baş, bacaklar ve karın altı kahverengi-siyah arası tonlarda veya beneklidir.
Yağlı kuyruklu olup kuyruk yapısı diğer yağlı kuyruklu koyun ırklarımızdan daha toplu ve kuyruk ucu genellikle içe kıvrıktır.
Erkeklerin tümü spiral boynuzlu, dişiler ise genellikle boynuzsuzdur.
Doğan kuzular sağlam yapılı ve hızlı gelişme yeteneğindedir.
Çiftleşme dönemi Ağustos-Eylül aylarıdır. Dolayısıyla doğumlar yeşilliğin bol olduğu Ocak-Şubat aylarına rast gelmektedir.
Yöresel çevre koşullarına çok iyi uyum sağlamıştır.
Merada sürü idaresinin kolay olduğu yetiştiricilerin ortak kanısıdır.
Süt veriminin yüksek olduğu, hastalıklara ve sıcağa da dayanıklı olduğu yetiştiriciler tarafından dile getirilmektedir.
Verim Özellikleri:
Koyunların ortalama canlı ağırlığı: 35-45 kg
Kuzuların ortalama doğum ağırlığı: 3.5 - 4 kg.
Bir batında kuzu sayısı: 1 - 1.1
Yumurtlama Sayısı: 1 - 2
Laktasyon süresi: 140 - 180 gün (146)
Günlük ortalama süt verimi: 300 - 500 ml
Laktasyon daki süt verimi: 40 - 80 lt
Yapağı verimi: 1.2 kg
Lüle uzunluğu: 8.7 cm
Çine çaparı koyununun kuyruk uzunluğu ortalama 36 cm'dir. 13.2 cm lik kısmı kuyruk gövdesi, 12.8 cm lik kısmı kuyruk ucu oluşturmaktadır.
ÇAPAR KOYUNU
Hampshire koçları ile Karacabey merinosu koyunların çiftleşmesi ile oluşan melez bir ırktır. Balıkesir Bandırma'daki Marmara hayvancılık araştırma enstitüsünde elde edilmiştir.
Görünüm Özellikleri :
Baş siyah veya kulak , burun ve gözlerin etrafı siyah renklidir.
Bacaklar bileklere kadar siyah veya kırçıldır.
Orta irilikte, dolgun yapılıdır.
Boyun sağlam kısa ve kalındır. Göğüs yuvarlak ve derindir.
Sırt ve sağrı orta uzunlukta geniş ve etlidir. Butlar dolgun ve gelişmiştir.
Erkekleri ve dişileri boynuzsuzdur.
Kuyruk ince ve uzundur.
Bacaklar orta uzunluktadır.
Verim Özellikleri :
Canlı ağırlık: Erkek: 70- 90kg ; Dişi: 60 - 80 kg
Doğum ağırlığı: 4 - 4.5 kg
Sütten kesim ağırlığı: 30 kg (90. gün)
Kuzuların yaşama gücü oranı: %96
Bir batındaki kuzu sayısı: 1.2 - 1.3
Canlı ağırlık artışı: 350 gr/gün
Yem değerlendirme oranı: 3.5 - 4.5
Süt verimi: 40 - 60 kg
Yapağı verimi: 3 - 3.5 kg
Erken gelişme yeteneğine sahiptir.
Yılın her mevsiminde koça verilebilirler.
BANDIRMA KOYUNU
Siyah başlı Alman et koçları ile Kıvırcık koyunlarının çiftleşmesi sonucu oluşan melez ırktır. Döl verimi kıvırcık ırkından yüksektir. Balıkesir Bandırma'daki Marmara hayvancılık araştırma enstitüsünde elde edilmiştir. Günümüzde Güney Marmara bölgesinde yetiştirilmektedir.
Görünüm Özellikleri :
Baş ve ayakları siyah olup vücut beyaz renktedir.
Orta irilikte, dolgun yapıdadır.
Boyun sağlam, kısa ve kalındır. Göğüs yuvarlak ve derindir.
Sırt ve sağrı orta uzunlukta geniş ve etlidir. Butlar dolgun ve gelişmiştir.
Baş vücuda bağlantısı iyi ve yapağısızdır.
Koçlar boynuzlu veya boynuzsuz olurlar, Dişiler boynuzsuzdur.
Kuyruk ince ve uzun bacaklar orta uzunluktadır.
Erken gelişme ve et verimi oldukça iyidir.
Verim Özellikleri :
Canlı Ağırlık: Erkek: 90 kg; Dişi: 70 kg
Süt verimi : 40 - 60 kg
Doğum ağırlığı: 3.7 kg
Sütten kesim ağırlığı: 32 kg (90. gün)
Kuzularda yaşam gücü oranı: % 95
Bir batındaki kuzu sayısı: 1.3
Canlı ağırlık artışı: 280 gr/gün
Görünüm Özellikleri :
Baş ve ayakları siyah olup vücut beyaz renktedir.
Orta irilikte, dolgun yapıdadır.
Boyun sağlam, kısa ve kalındır. Göğüs yuvarlak ve derindir.
Sırt ve sağrı orta uzunlukta geniş ve etlidir. Butlar dolgun ve gelişmiştir.
Baş vücuda bağlantısı iyi ve yapağısızdır.
Koçlar boynuzlu veya boynuzsuz olurlar, Dişiler boynuzsuzdur.
Kuyruk ince ve uzun bacaklar orta uzunluktadır.
Erken gelişme ve et verimi oldukça iyidir.
Verim Özellikleri :
Canlı Ağırlık: Erkek: 90 kg; Dişi: 70 kg
Süt verimi : 40 - 60 kg
Doğum ağırlığı: 3.7 kg
Sütten kesim ağırlığı: 32 kg (90. gün)
Kuzularda yaşam gücü oranı: % 95
Bir batındaki kuzu sayısı: 1.3
Canlı ağırlık artışı: 280 gr/gün
ASAF KOYUNU
Asaf tipi % 50 ivesi+%50 doğu friz melezlemesinden oluşturulmuş bir koyun ırkıdır.
Görünüm Özellikleri :
Vücut, beyaz yapağılı ve lekesizdir. Uzun ve sallı bir vücudu vardır. Yüksek bacaklı, orta dolgun ve uzun butludur. Koyunlar boynuzsuz, koçlar boynuzlu olabilir. Kuyruk orta yağlıdır. Bezel yapıda geniş bir memesi vardır, ergin yağ ağırlığı 60-70 kg’dir.
Verim Özellikleri :
Doğumda kuzu sayısı 1.20-1.30’dur. Doğum ağırlığı 4-5 kg, dördüncü ay ağırlığı 35-40 kg’dir. Laktasyon süresi 180-200 gün, Laktasyon süt verimi 200-250 kg’dir
Görünüm Özellikleri :
Vücut, beyaz yapağılı ve lekesizdir. Uzun ve sallı bir vücudu vardır. Yüksek bacaklı, orta dolgun ve uzun butludur. Koyunlar boynuzsuz, koçlar boynuzlu olabilir. Kuyruk orta yağlıdır. Bezel yapıda geniş bir memesi vardır, ergin yağ ağırlığı 60-70 kg’dir.
Verim Özellikleri :
Doğumda kuzu sayısı 1.20-1.30’dur. Doğum ağırlığı 4-5 kg, dördüncü ay ağırlığı 35-40 kg’dir. Laktasyon süresi 180-200 gün, Laktasyon süt verimi 200-250 kg’dir
BORDER LEİCESTER KOYUNU
Anavatanı İngiltere'nin Dishley bölgesidir. Robert Bakewell adında bir yetiştirici 1726 - 1795 yılları arasında Leicester ırkı ile Lincoln ırkı melezlemesi sonucunda Yeni Leicester ırkını oluşturmuştur. Bu sayede daha kaliteli et verim özelliği kazanılmıştır. Yeni Leicester ırkı daha sonra Dishley Leicester olarak değiştirilmiş; 1850 yılında ise Border Leicester olarak resmi adına kavuşmuştur.
1898 yılında "The society of border leicester" birliği kurulmuştur. Sonraları çok popüler olan bu ırk günümüzde hala tüm İngiltere, İrlanda, İskoçya, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika, Fransa, İspanya, Portekiz, Kanada, ABD, Kolombiya, Hindistan, Japonya, Çin, Yugoslavya, İran, Rusya, İsviçre, Macaristan ve Türkiye'de yetiştirilmektedir. Diğer koyun ırklarıyla melezlemeye çok uygundur.
Görünüm Özellikleri:
Renk beyazdır.
Kısa kuyruklu ve sallı yapıdadır.
Özellikle kemik yapısı çok sağlam bir ırktır.
Kulaklar orta boyda ve diktir.
En belirgin özelliği burun dışbükey yapıdadır.
Erkeklerin burun yapıları daha enlidir.
Yün oranı azdır ama kalitelidir.
Erkek ve dişileri boynuzsuzdur.
Verim Özellikleri:
Canlı ağırlık: Erkek: 102 - 147 kg ; Dişi: 80 - 120 kg
21 haftalık erkek toklu 70 kg canlı ağırlığa ulaşır.
Yapağı verimi: Erkek: 2.8 - 3.5 kg ; Dişi: 2 - 3 kg
Lüle uzunluğu: 12.5 - 25 cm
Yapağı kalitesi: 40 - 46 S
Yapağı inceliği: 29 - 32 micron
Bir batında kuzu sayısı: 1.9 - 2
Hastalıklara karşı %70 daha dirençlidir.
3 Kasım 2011 Perşembe
koyun ve kuzuların aşı takvimi
Aralık :
Gebeliğin son 3. ve 4. ayında E. coli Koliseptisemi aşısı
Kuzulamadan en az 6 hafta önce Şap aşısı
Clostrdial aşıların 2. uygulaması
Ocak :
DOĞUMLARIN BAŞLAMASI
Hijyenik Koruma
Ca, Mg, vit takviyeleri ve hastalıkların takibi
Şubat :
Bölgede Ektima varsa Aşı ve hijyenik tedbirler
Mart :
Çiçek Aşısı
Clostridial Aşılar
Nisan :
Piyeten için Aşı ve hijyenik tedbirler
Mayıs :
Haziran :
Temmuz :
Şap
Ağostos :
C. Fetus aşısı
Eylül-Ekim :
KOÇ KATIMI
Kasım :
S. abortus Aşısı
KUZULAR
1. hafta :
Yeterli miktarda ağız (kolostrum) sütü almalıdır.
Vit E, selenyum, vb vit ve min madde uygulaması yapılmalı
3. hafta :
Şap aşısı
4. hafta :
Ektima
6. hafta :
Çiçek aşısı
9. hafta :
Parazit muayenesi
Clostrdial aşılar uygulanmalı
Vit ve min madde uygulamalı
12-20. hafta :
Brucella aşısı yapılmalı
Şap Aşısı
Gebeliğin son 3. ve 4. ayında E. coli Koliseptisemi aşısı
Kuzulamadan en az 6 hafta önce Şap aşısı
Clostrdial aşıların 2. uygulaması
Ocak :
DOĞUMLARIN BAŞLAMASI
Hijyenik Koruma
Ca, Mg, vit takviyeleri ve hastalıkların takibi
Şubat :
Bölgede Ektima varsa Aşı ve hijyenik tedbirler
Mart :
Çiçek Aşısı
Clostridial Aşılar
Nisan :
Piyeten için Aşı ve hijyenik tedbirler
Mayıs :
Haziran :
Temmuz :
Şap
Ağostos :
C. Fetus aşısı
Eylül-Ekim :
KOÇ KATIMI
Kasım :
S. abortus Aşısı
KUZULAR
1. hafta :
Yeterli miktarda ağız (kolostrum) sütü almalıdır.
Vit E, selenyum, vb vit ve min madde uygulaması yapılmalı
3. hafta :
Şap aşısı
4. hafta :
Ektima
6. hafta :
Çiçek aşısı
9. hafta :
Parazit muayenesi
Clostrdial aşılar uygulanmalı
Vit ve min madde uygulamalı
12-20. hafta :
Brucella aşısı yapılmalı
Şap Aşısı
NEONATAL BAKIR YETERSİZLİĞİ
NEONATAL BAKIR YETERSİZLİĞİ
Bakır bitkiler ve hayvanlarda oksidaz tip reaksiyonları katalize eden en az on enzimin yapısında bulunan esansiyel bir iz elementtir. Hayvanlar bitkilere göre bakıra daha fazla ihtiyaç duyduklarından bitkilerin gelişimini etkilemeyen bakır düzeyleri bitkilerin bakırca düşük seviyede olmasına ve dolayısı ile hayvanlar tarafından alındığında yetersizliğe neden olmaktadır.
Bakır bakımından fakir topraklarda yetişen otlarda bahar aylarında 2.5 ppm den daha az bakır bulunur ki bu miktar hayvanlar için yetersiz kalmaktadır. Erişkin bir dişi koyunun günlük bakır ihtiyacı yaklaşık 3.7 mg/gün’dür, fakat gebeliğin son dönemlerinde bu miktar yaklaşık üç kat artarak 10.5 mg/gün’e çıkar. Günde 3 kg. süt veren koyunun bakır ihtiyacı ise iki kat artarak 20.7 mg/gün’e çıkar. Yüksek miktarda molibden ve sülfür içeren otlaklar günlük ihtiyacın sadece %2 veya daha azını karşılar.
Bakır embriyo ve fötusun gelişimi için gerekli en önemli elementlerden biridir. Bu elementin gebe hayvanlardaki yetersizliği fötüsta da yetersizliğe neden olur. Bu nedenle bakırca yetersiz otlaklarda otlayan gebe koyunlardan doğan yavrularda enzootik ataksi şekillenir. Rumende bulunan sülfat üreten bakteriler bakır iyonlarına karşı yüksek affinite gösteren thiomolybdate kompleksleri oluştururlar. Bakır miktarı bakımından fakir bitkilerle beslenen hayvanlar, thiomolybdate komplekslerinin bu az miktarda alınan bakırla kolayca emilemeyen super-kompleksler oluşturmasına bağlı olarak zaten az olan bakırı absorbe edemezler. Bunun sonucunda embriyonik ve fötal bakır yetersizliğine bağlı olarak embriyonik ölüm veya yeni doğanlarda gelişim bozuklukları, iskelet ve merkezi sinir sisteminde patolojik bozukluklar şekillenir
Toprak, dietteki molibden, sülfat, demir ve çinko bakır metabolizmasında oldukça önemli bir role sahiptir. Molibden yeterli sülfat olduğunda bakırın primer antagonistidir. Demir ise bir başka antagonistidir.
Maternal/fötal bakır yetersizliğinin kuzu, oğlak ve domuz yavrularında nörolojik bulgularla karakterize bir hastalığa neden olduğu bilinmektedir.
Ülkemizde Samsun, Konya ve Denizli yöresinde görülen hastalık halk arasında çarpık olarak adlandırılır. Kan, karaciğer ve beyinde bakır düzeyleri düşüktür. Serumda bakır düzeyi kritik nokta olan % 50 µg’ın altına düşer. Bakır yetersizliğinde ayrıca osteoporozis, sert yapılı kıl oluşumu ve siyah yapağılı ırklarda kıl örtüsünde hipopigmentasyon görülür.
Bakır, sitokrom oksidaz ve süperoksit dismutaz enzimleri ile seruloplazmin proteinin ana kompenentidir. Bunların sentezlenmesi engellendiğinde adı geçen bulgular ortaya çıkar.
Bakır yetersizliği koyun ve keçilerde iki klinik nörolojik hastalık sendromuna neden olur.
1. Konjenital form (swayback) : Bu form uterusta şekillenir ve yeni doğan yavruda ayağa kalkamama,veya şiddetli ataksi , durgunluk, kafa sallama, titreme, körlük gibi klinik belirtiler görülür ve bu hayvanların çoğu doğumdan sora ölürler. Makroskobik olarak serebral hemisferlerde bilateral jelatinöz yumşama odakları veya kavitasyonlar dikkati çeker. Bu lezyonlar genellikle oksipital lob ve korpus medullare’dedir. Jelatinöz lezyonların histolojik incelemesinde hafif fibriler astrogliozisle karakterize belirgin ödem ve myelin azlığı dikkati çeker. Az miktarlarda miyelin yıkımlanmasıda gözlenir. Gitter hücreleri az sayıdadır. Hipomyelinasyon ve demiyelinasyonun her ikisinin de olduğu düşünülürken doku lizisinin temeli açıklanamamıştır.
2. Geçikmiş form (enzootik ataksi) doğumda normal olan kuzularda, bir hafta ile 6 ay içinde aniden bulgular gelişir. İnkoordinasyon, ataksi ve arka kısımda felç gibi klinik belirtiler görülür. Koyu renkli yünlerin dip kısımlarında renk açılması tipik bir belirtidir. Bu hayvanlarda serebral beyaz maddede litik lezyonlar bulunmamasına rağmen sinir sisteminin diğer bölgelerinde hem gri hem de beyaz maddede değişiklikler vardır. Omuriliğin dorsoventral ve ventromediyal traktusları boyunca yoğun waller dejenerasyonu gözlenir. Bu dejenerasyon distal aksonopati olarak adlandırılır. İlave olarak belirgin lezyonlar, lateral vestibular, medullar retiküler ve dorsal spinoserebellar nukleuslar ile özellikle intumesensler bölgesindeki spinal motor nöronlardadır. Nöronların çoğunda santral kromatolizis vardır, kimilerinde nüklear reksis ve lizis dikkati çeker. Kaybolan nöronun çevresinde fibröz astrositozis belirgindir.
Periferal sinirlerde ve ventral spinal sinirlerin çıkış bölgelerinde Waller dejenerasyonu görülebilir. Bu bulgu kuzularda oğlaklardaki kadar yüksek oranda görülmez. Nöronu dejenere olan aksonda gözlenen aksonal değişiklikler oldukça sabit bir bulgudur. Myelinde gözlenen lezyonlar sekonder myelin kayıplı bir primer nöroaksonal dejenerasyondur.
Çok az sayıda kuzuda serebellar lezyon, oğlaklarda ise serebrokortikal nekroz görülür. Gecikmiş tip bakır yetersizliği görülen kuzularda gözlenen diğer bir bulgu da akut serebral ödemdir. Bazen unilateral olan bu durum hem gri hem de beyaz maddeyi içerir. Küçük jelatinöz ya da kistik odaklar, kortikomedullar bölgede bulunabilir. Patogenezisi açıklanmamıştır.
Oğlaklarda enzootik atakside serebellar dejenerasyon/displazi ve periferal motor aksonal dejenerasyona yüksek oranda rastlanmaktadır. Serebellar değişiklikler; nekroz, Purkinje hücrelerinin distopisi, internal granüler hücrelerin kaybı ve folial beyaz maddede Waller dejenerasyonudur. Lezyonlar multifokal olup daha çok vermis’te sınırlıdır. Çok az olarakta oğlaklarda konjenital swayback’te serebral jelatinöz kavitasyonlar bildirilmiştir. Hem kuzu hem de oğlaklarda bildirilen ilave bulgu diffuz serebrokortikal nekrozun varlığıdır.
Domuz’larda lezyonlar enzootik atakside tanımlanan Waller dejenerasyonları olup benzer karakterleri gösterir. Ancak krokatolitik nekrozlar yoktur. Swayback benzeri lezyonlar çiftlik ve hayvanat bahçesi gibi yerlerde beslenen erişkin kızıl geyiklerde bildirilmiştir. Burada bakırın rolü bilinmemektedir.
Karaciğer bakır konsantrasyonunun tespiti bakır miktarını tepit etmede en iyi yöntemlerden biridir.
Karaciğer Bakır seviyesi (ppm) Koyun
0 - 4 Yetersiz
4 - 8 Çoğunlukla yetersiz
8 - 10 Oldukça düşük, kolaylıkla yetersizlik gelişebilir.
16 - 32 Düşük/Normal.
32 - 600 Normal
Enzootik atakside her ne kadar ağızdan bakır verilerek küratif tedavi yapılabilirsede proflaktik amaçla en iyi önlem olarak gebe koyunlara gebelik süresinin ortasında 140mg. CuSO4 5H2O4, 4 cc dimetilsülfoksit (DMSO) ile birlikte deri altına enjekte edilirki bu enjeksiyonun enzootik ataksili kuzu doğumlarını önlediği saptanmıştır.
Bakır bitkiler ve hayvanlarda oksidaz tip reaksiyonları katalize eden en az on enzimin yapısında bulunan esansiyel bir iz elementtir. Hayvanlar bitkilere göre bakıra daha fazla ihtiyaç duyduklarından bitkilerin gelişimini etkilemeyen bakır düzeyleri bitkilerin bakırca düşük seviyede olmasına ve dolayısı ile hayvanlar tarafından alındığında yetersizliğe neden olmaktadır.
Bakır bakımından fakir topraklarda yetişen otlarda bahar aylarında 2.5 ppm den daha az bakır bulunur ki bu miktar hayvanlar için yetersiz kalmaktadır. Erişkin bir dişi koyunun günlük bakır ihtiyacı yaklaşık 3.7 mg/gün’dür, fakat gebeliğin son dönemlerinde bu miktar yaklaşık üç kat artarak 10.5 mg/gün’e çıkar. Günde 3 kg. süt veren koyunun bakır ihtiyacı ise iki kat artarak 20.7 mg/gün’e çıkar. Yüksek miktarda molibden ve sülfür içeren otlaklar günlük ihtiyacın sadece %2 veya daha azını karşılar.
Bakır embriyo ve fötusun gelişimi için gerekli en önemli elementlerden biridir. Bu elementin gebe hayvanlardaki yetersizliği fötüsta da yetersizliğe neden olur. Bu nedenle bakırca yetersiz otlaklarda otlayan gebe koyunlardan doğan yavrularda enzootik ataksi şekillenir. Rumende bulunan sülfat üreten bakteriler bakır iyonlarına karşı yüksek affinite gösteren thiomolybdate kompleksleri oluştururlar. Bakır miktarı bakımından fakir bitkilerle beslenen hayvanlar, thiomolybdate komplekslerinin bu az miktarda alınan bakırla kolayca emilemeyen super-kompleksler oluşturmasına bağlı olarak zaten az olan bakırı absorbe edemezler. Bunun sonucunda embriyonik ve fötal bakır yetersizliğine bağlı olarak embriyonik ölüm veya yeni doğanlarda gelişim bozuklukları, iskelet ve merkezi sinir sisteminde patolojik bozukluklar şekillenir
Toprak, dietteki molibden, sülfat, demir ve çinko bakır metabolizmasında oldukça önemli bir role sahiptir. Molibden yeterli sülfat olduğunda bakırın primer antagonistidir. Demir ise bir başka antagonistidir.
Maternal/fötal bakır yetersizliğinin kuzu, oğlak ve domuz yavrularında nörolojik bulgularla karakterize bir hastalığa neden olduğu bilinmektedir.
Ülkemizde Samsun, Konya ve Denizli yöresinde görülen hastalık halk arasında çarpık olarak adlandırılır. Kan, karaciğer ve beyinde bakır düzeyleri düşüktür. Serumda bakır düzeyi kritik nokta olan % 50 µg’ın altına düşer. Bakır yetersizliğinde ayrıca osteoporozis, sert yapılı kıl oluşumu ve siyah yapağılı ırklarda kıl örtüsünde hipopigmentasyon görülür.
Bakır, sitokrom oksidaz ve süperoksit dismutaz enzimleri ile seruloplazmin proteinin ana kompenentidir. Bunların sentezlenmesi engellendiğinde adı geçen bulgular ortaya çıkar.
Bakır yetersizliği koyun ve keçilerde iki klinik nörolojik hastalık sendromuna neden olur.
1. Konjenital form (swayback) : Bu form uterusta şekillenir ve yeni doğan yavruda ayağa kalkamama,veya şiddetli ataksi , durgunluk, kafa sallama, titreme, körlük gibi klinik belirtiler görülür ve bu hayvanların çoğu doğumdan sora ölürler. Makroskobik olarak serebral hemisferlerde bilateral jelatinöz yumşama odakları veya kavitasyonlar dikkati çeker. Bu lezyonlar genellikle oksipital lob ve korpus medullare’dedir. Jelatinöz lezyonların histolojik incelemesinde hafif fibriler astrogliozisle karakterize belirgin ödem ve myelin azlığı dikkati çeker. Az miktarlarda miyelin yıkımlanmasıda gözlenir. Gitter hücreleri az sayıdadır. Hipomyelinasyon ve demiyelinasyonun her ikisinin de olduğu düşünülürken doku lizisinin temeli açıklanamamıştır.
2. Geçikmiş form (enzootik ataksi) doğumda normal olan kuzularda, bir hafta ile 6 ay içinde aniden bulgular gelişir. İnkoordinasyon, ataksi ve arka kısımda felç gibi klinik belirtiler görülür. Koyu renkli yünlerin dip kısımlarında renk açılması tipik bir belirtidir. Bu hayvanlarda serebral beyaz maddede litik lezyonlar bulunmamasına rağmen sinir sisteminin diğer bölgelerinde hem gri hem de beyaz maddede değişiklikler vardır. Omuriliğin dorsoventral ve ventromediyal traktusları boyunca yoğun waller dejenerasyonu gözlenir. Bu dejenerasyon distal aksonopati olarak adlandırılır. İlave olarak belirgin lezyonlar, lateral vestibular, medullar retiküler ve dorsal spinoserebellar nukleuslar ile özellikle intumesensler bölgesindeki spinal motor nöronlardadır. Nöronların çoğunda santral kromatolizis vardır, kimilerinde nüklear reksis ve lizis dikkati çeker. Kaybolan nöronun çevresinde fibröz astrositozis belirgindir.
Periferal sinirlerde ve ventral spinal sinirlerin çıkış bölgelerinde Waller dejenerasyonu görülebilir. Bu bulgu kuzularda oğlaklardaki kadar yüksek oranda görülmez. Nöronu dejenere olan aksonda gözlenen aksonal değişiklikler oldukça sabit bir bulgudur. Myelinde gözlenen lezyonlar sekonder myelin kayıplı bir primer nöroaksonal dejenerasyondur.
Çok az sayıda kuzuda serebellar lezyon, oğlaklarda ise serebrokortikal nekroz görülür. Gecikmiş tip bakır yetersizliği görülen kuzularda gözlenen diğer bir bulgu da akut serebral ödemdir. Bazen unilateral olan bu durum hem gri hem de beyaz maddeyi içerir. Küçük jelatinöz ya da kistik odaklar, kortikomedullar bölgede bulunabilir. Patogenezisi açıklanmamıştır.
Oğlaklarda enzootik atakside serebellar dejenerasyon/displazi ve periferal motor aksonal dejenerasyona yüksek oranda rastlanmaktadır. Serebellar değişiklikler; nekroz, Purkinje hücrelerinin distopisi, internal granüler hücrelerin kaybı ve folial beyaz maddede Waller dejenerasyonudur. Lezyonlar multifokal olup daha çok vermis’te sınırlıdır. Çok az olarakta oğlaklarda konjenital swayback’te serebral jelatinöz kavitasyonlar bildirilmiştir. Hem kuzu hem de oğlaklarda bildirilen ilave bulgu diffuz serebrokortikal nekrozun varlığıdır.
Domuz’larda lezyonlar enzootik atakside tanımlanan Waller dejenerasyonları olup benzer karakterleri gösterir. Ancak krokatolitik nekrozlar yoktur. Swayback benzeri lezyonlar çiftlik ve hayvanat bahçesi gibi yerlerde beslenen erişkin kızıl geyiklerde bildirilmiştir. Burada bakırın rolü bilinmemektedir.
Karaciğer bakır konsantrasyonunun tespiti bakır miktarını tepit etmede en iyi yöntemlerden biridir.
Karaciğer Bakır seviyesi (ppm) Koyun
0 - 4 Yetersiz
4 - 8 Çoğunlukla yetersiz
8 - 10 Oldukça düşük, kolaylıkla yetersizlik gelişebilir.
16 - 32 Düşük/Normal.
32 - 600 Normal
Enzootik atakside her ne kadar ağızdan bakır verilerek küratif tedavi yapılabilirsede proflaktik amaçla en iyi önlem olarak gebe koyunlara gebelik süresinin ortasında 140mg. CuSO4 5H2O4, 4 cc dimetilsülfoksit (DMSO) ile birlikte deri altına enjekte edilirki bu enjeksiyonun enzootik ataksili kuzu doğumlarını önlediği saptanmıştır.
SIĞIR VE KOYUNLARDA ATIKLARA NEDEN OLAN BAKTERİYEL ETKENLER
SIĞIR VE
KOYUNLARDA ATIKLARA NEDEN OLAN BAKTERİYEL ETKENLER
Ülkemiz sığır ve koyun sayısı açısından
dünyadaki sayılı ülkeler arasında yer almaktadır. Buna karşın koyun ve
sığırlarda hastalık nedeniyle ölen hayvanların yanı sıra, yavru atıkları ile de
her yıl büyük kayıplar meydana gelmektedir. Sığır ve koyunlardaki bu yavru
atıkları polifaktöriyel bir etiyolojiye sahiptir. Bu etkenler noninfeksiyöz ve
infeksiyöz nedenler olarak bölümlendirilebilir.
Tablo 1. Sığır ve koyunlarda atıklara yol açan
noninfeksiyöz ve infeksiyöz nedenler.
Noninfeksiyöz nedenler
|
İnfeksiyöz nedenler
|
Mineral ve vitamin yetmezliği
|
Bakteriler
|
Hormonal bozukluklar
|
Virüsler
|
Bakım ve besleme hataları
|
Mantarlar
|
Genetik faktörler
|
Parazitler
|
Alerjiler
|
|
Anomaliler ve uterus tümörleri
|
|
Tablo 2. Sığır ve koyunlarda atıklara yol açan
infeksiyonlar.
|
Sığır
|
Koyun
|
Bakteriler
|
Brusellosis
Campylobacteriosis
Leptospirosis
Salmonellosis
Listeriosis
Chlamydiosis
|
Brusellosis
Campylobacteriosis
Leptospirosis
Salmonellosis
Listeriosis
Chlamydiosis
|
Virüsler
|
BVD
IBR
PI 3
Akabane
|
Mavi dil,
Border disease,
Rift Walley Fever,
Wesselsborn disease
|
Parazitler
|
Toxoplasma gondiii
Tritrichomonas foetus
|
Toxoplasma gondii
|
Mantarlar
|
Aspergillosis, Mucor infeksiyonları
Absidiosis, Rhizopus infeksiyonları
|
Türkiye’de
ise sığır ve koyun atıklarından en çok
izole edilen mikroorganizmalar Brucella
spp., Campylobacter spp., Chlamydia
spp. ve Salmonella spp.’dir (17).
Tüm bunlara ek olarak bazı araştırmacılar bilinmeyen nedenlere bağlı
abortusların önemini de vurgulamaktadır (2, 6). Örneğin Kanada’da yapılan bir
çalışmada (25), 227 abort olayının % 67’sinin etkeni
bulunamamıştır.
BRUCELLA İNFEKSİYONLARI
Brucellosis,
evcil hayvanlarda Brucella
cinsine bağlı türler tarafından oluşturulan nekrotik yangısal reaksiyonlarla
karakterize; özellikle testis, meme, uterus gibi genital organlara yerleşerek
aborta ve infertiliteye neden olan kronik, zoonotik bir infeksiyondur (2, 21,
27).
ETİYOLOJİ
Brucella
türleri, 0.5-0.7 µm eninde ve 0.6-1.5
µm boyunda, çok defa ikişer ikişer uç
uca durma özellikleri nedeniyle diplokoklara benzeyen, genellikle kokobasil
tarzındaki Gram negatif çomakçıklardır İlk izolasyonlarında üretilmeleri
güçtür.
EPİZOOTİYOLOJİ
Brucella türleri, oldukça geniş bir hayvan
kitlesi için patojendirler. Deniz memelilerinden foklarda bile izole
edilmişlerdir (16, 26). Brucella’lar hücre içine yerleşen bakteriler olup,
hayvan plasentası, fetal sıvılar ve erkeklerin testislerine yerleşme eğilimi
gösterirler (29).
Brucellosis hastalığının en
önemli yönü abortuslar olup, bunlar yüzünden işletmelerin yetiştirme ve
damızlık yenileme programları bozulur,
iki buzağılama arası uzar, süt üretimi düşer, yavru atan ineklerde retentio
secundinarum, metritis ve infertilite gibi komplikasyonlar çoğalır (3).
İnfeksiyon, özellikle Güney Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaygındır (2).
İngiltere’de 1993’ten beri resmen eradike edilmiştir. Yine Kuzey Avupa, Kuzey
Amerika, Avustralya ve Yeni Zellenda da Brusellosis yönünden ari kabul
edilmektedir (1). Brusellosis, yurdumuzda da yavru atımlarına neden olan infeksiyöz etkenler arasında ilk sırada yer
almaktadır. Özellikle koyun Brucellosis’i neredeyse tüm yurtta görülür (2, 11).
Bulaşma; sindirim,
solunum, çiftleşme, deri ve konjunktiva yoluyla olur (19, 20, 22, 29).
PATOGENESİS
Vücuda
girdiği yerde üreyen Brucella etkenleri lenf kanallarını izleyerek bölgesel
lenf yumrularına giderler ve yerleşirler. Buralarda duktus yolu ile kana karışarak
bakteriyemi meydana getirirler ve organlara yayılırlar. Yerleşmeye eğilimli oldukları organlar; gebe
uterus, lenf bezleri, karaciğer, dalak, kemik iliği ve diğer retikulo
endoteliyal sistemdir. Brucella etkenleri bu organlarda sonradan apseleşebilen
nodüller yaparlar. Gebe hayvanların uterusunu işgal eden mikroplar fetusa ait
korionik villi epitellerinde ürer ve buradan korion ve uterus mukozası arasına
yayılırlar. Villilerde oluşan yağ dejenerasyonu ve otoliz sonucu meydana gelen
fibrinopurulent eksudat, fötal ve maternal zarlar arasındaki bağlantının
gevşemesine, fetus membranının ayrılmasına ve yavrunun atılmasına neden olur
(2, 14, 17, 21). Mikroplar yavru ana karnındayken onun kan dolaşımına geçmek
suretiyle yavrunun vücuduna girerler ve fetusun midesinde, ince bağırsakları
ile parankimatöz organlarında yangısal reaksiyonlara neden olurlar.
İnfeksiyonun gebeliğin son dönemlerinde oluşması halinde fetus doğabilir fakat
septisemi veya kontitüsyonel bozukluklar sonucu yaşayamaz (2, 17). Meme ve meme
lenf yumrularında lokalize olan ve burada üreyen mikroplar kan yolu ile tekrar
uterusu ve yavruyu infekte edebilir. Böylece Brucella etkenleri
dışarıdan yeniden alınmamasına rağmen, sürüde tekrarlanan abortuslara
rastlanabilir (9, 14, 17).
Etken, fetus ile uterus arasında üreyen bağ dokunun
meydana getirdiği kuvvetli bir bağ ile plasenta retensiyonuna neden olur ya da
bu riski arttırabilir. Yine, meme ve meme lenf bezlerine yerleştiğinde ise süt
veriminde % 20’ye yakın düşüşlere neden olur. Erkek hayvanlarda Brucellosis’e
bağlı olarak orşitis, epididimitis ve seminal vezikülitis sonucu kısırlık
meydana gelir (11).
Ayrıca
bir çok hayvanın fetus zarlarında Brucella
spp. için bir gelişme faktörü olan eritrol yapısında bir madde izole edilmiş
olup, gebe hayvanların Brucella spp’ne
duyarlılığı bu şekilde açıklanmıştır.
İnsan plasentasında eritrol olmadığından insanlarda Brucellosis’e bağlı abort
olayları görülmez (5).
LABORATUAR TANISI
Etkenler akut
dönemde kanda aranmalıdır. Bu amaçla kemik iliği de muayene edilebilir.
Herhangi bir lokalizasyon oluşmuşsa o bölgedeki irin ya da punksiyon ile alınan sıvı teşhis amacıyla incelenebilir (5). Bunun
dışında abortus vakalarında mümkünse bütün fetus laboratuara gönderilmelidir.
Mümkün değilse fetusa ait mide içeriği, fötal lezyonlar, uterus parçaları, kolostrum, serum örnekleri,
erkeklerin epididimis ve testis örnekleri ile semen de gönderilebilir (29).
Aşılama
faaliyetlerinde ülkemizde hala Brucella S-19 suşu ile hazırlanan aşılar
kullanılmaktadır. Amerika’da ise son zamanlarda B. abortus RB51 aşısı geliştirilmiştir. B. abortus biyotip 1’in Rough kültüründen
elde edilen RB51 suşundan yapılan bu aşı,
S-19 suşu ile hazırlanan aşılardaki bir takım dezavantajları ortadan
kaldırmaktadır. Şöyle ki, S-19 suşu ile hazırlanmış aşılarla yapılan aşılamalarda abortlar görülebilmekte
ve aşının serolojik yanıtı sığırlarda değişiklik göstermektedir. RB51 aşısında
bu dezavantajlar büyük ölçüde ortadan kalktığı gibi, özellikle geyik gibi
yabani hayvanların bağışık kılınmasında kullanılmak amacıyla oral olarak da
aşılamalar gerçekleştirilebilmektedir.
RB51 aşısı ile yapılan aşılamanın virulent B. abortus, B.
melitensis ve B. ovis’e karşı tam bir koruma sağladığı
bildirilmiştir. Aşının en önemli özelliklerinden birisi ise hücresel immun
yanıtı uyararak koruma sağladığından Brucellosis’in serolojik teşhisinde rutin
olarak kullanılan tarama testlerini
etkileyecek antikorlar oluşturmamasıdır. Aşı şu anda Amerika Birleşik
Devletleri’nin bazı eyaletlerinde ve özellikle milli parklardaki bizonların
aşılanmasında kullanılmaktadır. Avrupa Birliği içinde bu aşı lisans
almadığından henüz yaygın olarak kullanılmamaktadır. Aşının serolojik yanıt
vermemesi ve klasik Brucellosis tedavisinde kullanılan bazı antibiyotiklere
dirençli olması, aşı uygulayıcılarına olası bir bulaşmada dezavantaj teşkil
etmektedir (1).
CAMPYLOBACTER İNFEKSİYONLARI
Campylobacteriosis,
sığır ve koyunlarda gebelik oranının düşmesi, yavru atımı ve kısırlık ile
karakterize olan bulaşıcı ve zoonotik bir hastalık olup, büyük ekonomik
zararlara neden olmaktadır. Hastalık tüm dünyada ve ülkemizde oldukça yaygındır
(1, 12, 18).
ETİYOLOJİ
Sığır
ve koyunlarda atıklara neden olan Campylobacter türleri C.
fetus ( C. fetus subsp. veneralis ve
C. fetus subsp. fetus), C. jejuni ve C. coli’dir (2, 6, 8, 21).
Campylobacter türleri ince, kıvrık, Gram negatif, hareketli
çomakçıklardır. Bazen spiral, martı kanadı ya da “S”
şeklinde görülebilirler.
C.
fetus subsp. fetus’un
mikroskobik görüntüsü (Gram Boyama, x1000).
EPİZOOTİYOLOJİ
Campylobacter spp.
dünyanın her yerinde yaygın olarak görülürler.
Çoğu hayvan türünün ağız mukozası, genital sistemi ve bağırsaklarında doğal olarak bulunurlar (29).
İnfeksiyonda bulaşma çiftleşme, temas, infekte sperma
ve oral yol ile olmaktadır. C. fetus
subs. veneralis’in bulaşmasında en önemli kaynaklardan birisi infekte ve
portör boğalardır. Boğalar infeksiyonu geçirse bile büyük oranı 5-10 ay süreyle
etkeni taşırlar (29). Etken
insanlara ise hayvan dışkısı ile kontamine et, süt gibi gıdaların yenilmesi ile
geçer.
PATOGENESİS
Etkenler gebe uterusa yerleşerek
plasentada yangıya neden olurlar. İnfeksiyon sonucu fetus ölür ve bu şekilde
dışarıya atılır (29). Sığırlarda abortusa, etkenin ısıya dayanıklı
endotoksinine karşı gelişen alerjik yanıtın ya da yangısal plasentitisin neden
olduğu sanılmaktadır. Ancak özellikle C. fetus subsp. fetus’a
bağlı hastalıklarda abort
oranının düşük olduğu, genellikle hastalığın infertilite ile sonuçlandığı
bildirilmiştir (21). C. jejuni ise E. coli’ye benzer şekilde enterit
oluşturmaktadır. Campylobacter infeksiyonlarında
atık genellikle 4-6. aylar arasında oluşur ve atık sonrası retensiyona pek
rastlanmaz (29).
LABORATUAR TANISI
Erkek veya dişi hayvana ait kotiledon, prepusyal sıvı,
semen, vajinal akıntı ve fetusa ait mide sıvısı ile karaciğer, dalak; ishallerde ise dışkı örneği laboratuar tanısı
için incelemeye alınabilir (29).
LİSTERİA İNFEKSİYONLARI
Listeriosis, sığır
ve koyunlarda meningoensefalitis, abortus ve septisemi ile karakterize zoonoz
bir hastalıktır (2, 8).
ETİYOJİ
Sığır ve koyunlarda atıklara neden olan Listeria türleri L.
monocytogenes ve L. İvanovi’dir (28). Listeria
spp. orta büyüklükte, Gram pozitif, sporsuz,
kapsülsüz, 0.4-0.5 µm. eninde, 0.5-2.0 µm. çapında çomakçıklardır (29).
EPİZOOTİYOLOJİ
Listeria türlerine toprak, bitki, çürümüş sebze ve özellikle silajda (pH:
5.5 üzeri) fazla miktarda rastlanır. Ayrıca asemptomatik olarak insan ve hayvan
dışkısında da bulunabilirler. Üreme ısı dereceleri 3-45°C arası olup, pH: 5.9-9.6 arasında ürerler. Demir düzeyinin
yüksek olması ve bakterinin bunu tercih etmesinden ötürü silajlarda yüksek
miktarda bulunabilirler (29). Yine
sağlıklı hayvanların burun akıntılarında ve genital sekresyonlarında da
bulunurlar (2).
PATOGENESİS
İnfeksiyonda rol oynayan bakteriler kolayca hücre içine girebilme ve
çoğalma yeteneğine sahiptirler. Özellikle bağırsak epitel hücrelerine penetre
olarak, oradan karaciğer ve dalaktaki makrofajlar içersine “listerolysin O” adlı bir hemolizin ile girerek yerleşirler. Ayrıca bakteri, üremek için yüksek
konsantrasyonda demire ihtiyaç duyar. Silajlarda demirin yüksek olması ve bunun
yenmesi sonucu kandaki demir düzeyini yükseltmesinden ötürü koyun ve sığırlar
bu hastalığa predispozedir (29). İnfekte hayvanlar septisemi sonucu
yavru atar. Abortlar gebeliğin herhangi bir anında olabileceği gibi, sıklıkla
gebeliğin son aylarında meydana gelir (14, 15, 21).
LABORATUAR TANISI
Septisemik formda kan, karaciğer, böbrek
ve dalaktaki lezyonlardan materyal
alınır. Sinirsel formda ise, beyin omurilik sıvısı, beyin kökü ve medulla
oblangatanın birkaç bölgesinden doku örneği alınabilir. Abortusla seyreden
formada ise kotiledonlar, fetal abomasal içerik ve uterus sıvısı tanı amacıyla
incelenebilir (29).
SALMONELLA
İNFEKSİYONLARI
Salmonellosis, çeşitli
Salmonella spp. tarafından
sığır ve koyunlarda bağırsak kanalı infeksiyonları ve kimi özel infeksiyonlarla
birlikte, yavru atımı ve metritis ile
karakterize büyük ekonomik kayıplara yol açan zoonotik bir hastalıktır (9, 17,
21, 27). Hastalık tüm dünyada ve ülkemizde yaygındır (2).
ETİYOLOJİ
Sığırlarda
S. abortus bovis ve S. dublin, koyunlarda ise S. abortus ovis atıklara neden olmaktadır
(2, 8).
Salmonella türleri
yaklaşık olarak 2.0-5.0 µm boyunda, 0.7-1.5 µm eninde çomakcık şeklinde,
peritrik kirpikleri sayesinde hareketli (S.
gallinarum ve S. pullorum hariç),
sporsuz, kapsülsüz, Gram negatif bakterilerdir. Pek çok besi yerinde kolayca
ürerler. Aerob ve fakültatif anerobturlar. 37°C’de iyi ürerlerse de üreme
ısıları oldukça geniştir (10-42°C arası). Bunun, özellikle besin zehirlenmesi
yapan Salmonella spp.’nin oda
ısısında da üreyebilmeleri açısından önemi vardır.
EPİZOOTİYOLOJİ
Salmonella’lar, sıcak ve soğuk
kanlıların bağırsaklarında bulunurlar. İnfekte hayvanlar subklinik olgularda
etkeni çevreye bulaştırırlar. Bununla birlikte Salmonella’lar nemli toprak, su, dışkı partikülleri, özellikle
kan ve kemik içeren hayvan yemleri ve balık yemlerinde uzun süre canlı
kalabilirler (29).
PATOGENESİS
İntrasellüler olan Salmonella’lar ince bağırsakların mukoz membranlarına penetre
olurlar. Lenflerin invazyonu ile bakteriyel peyer plaklarına, oradan mezenterik lenf nodüllerine ve sonuçta
sistemik kan dolaşımına katılarak bütün organlara taşınırlar. Lenf nodülleri, dalak, karaciğer ve
plasentada kolonize olurlar. Vücut sıvılarında çoğalan etkenler kapillarların
fötal sirkulasyonu ya da aktif fagositozis ile koriyonik epitellere penetre
olur, oradan da fötal septisemi, nekroz, hemoraji ve fetusun infekte olması
sonucu abortus ya da ölü doğuma neden olurlar (15, 17, 21). İnfeksiyonda
abortus ya da ölü doğum oranı % 60 kadardır. Atık yavrunun plasental, fötal
dokularında ödem ve hemoraji, dalak ve karaciğerinde ise nekroz odaklarına
rastlanır (8, 21).
LABORATUAR
TANISI
Tanı için laboratuara atık fetus, dışkı ve
kan gönderilir (2).
LEPTOSPİRA İNFEKSİYONLARI
Leptospirosis, evcil hayvanlarda sarılık,
anemi, hemoglabinüri, septisemi, organ ve dokuda peteşiyal kanamalar, abortus,
mastitis ve ölüme yol açan zoonoz karakterde bir hastalıktır (2, 8, 27).
ETİYOLOJİ
Sığır ve koyunlarda Leptospira interrogans serovar hardjo, L. interrogans serovar pomona, abortus
olgularına neden olmaktadır (9, 10, 19).
Sık spiralli, bir veya iki uçları çember
şeklinde kıvrık ve bu halleri ile bir elbise askısı, çengel ya da soru işareti
görünümünde; çok hareketli ve hareket ettikçe çeşitli şekiller alan (C, O, S
harfleri, soru işareti, tenis raketi vs) mikroorganizmalardır. Elektron
mikroskobuyla bakıldığında vücutlarında 20 kadar spiral bulunduğu, karanlık
saha mikroskobuyla bakıldığında bu kıvrımların parlak tanecikler şeklinde
görüldüğü ve bakteriye bir tespih yada inci tanesi görünümü verdiği saptanır (1).
Leptospira
spp’ nin karanlık saha mikroskobundaki görüntüsü.
4. 5. 2. EPİZOOTİYOLOJİ
Leptospira’lar dünyanın her yerinde
bulunurlar. Özellikle bataklıklarda ya da
sulu, sıcak, ve alkali topraklarda, durgun sular ve havuzlarda yaşarlar.
Genellikle hayvan infeksiyonlarına neden olurlarsa da insanlara da rastlantısal olarak geçerler (5).
PATOGENESİS
Özel toksinleri yoktur (29). Vücuda giren Leptospira’lar 4-6 gün içinde kanda
çok fazla üreyerek, septisemi meydana getirir ve bütün vücuda yayılarak
özellikle böbrek ve üreme organlarına yerleşirler. Bu organlarda yangısal
reaksiyonlara neden olurlar. İleri gebe hayvanlar infeksiyon nedeni ile yavru
atarlar. Etkenler plasenta aracılığıyla yavruya geçebilmektedir (27). Abortuslar
gebeliğin 4. ayından sonra görülmekle beraber, sıklıkla gebeliğin son üç ayında
oluşur (27).
Son yıllarda İrlanda’da yapılan bir
araştırma Leptospira spp. ile infekte
ineklerin buzağılarının infekte olmayanlara göre 6-10 kg arasında daha hafif
doğduklarını ortaya çıkarmıştır (1).
LABORATUAR TANISI
Hemokültür için laboratuvara hastalığın ilk beş günü içinde
alınan antikoagulanlı kan yada santrifüjden sonra elde edilen plazma
gönderilir. Ölü hayvanların karaciğer ve böbrekleri de inceleme amaçlı gönderilebilir
(5).
KLAMİDİA İNFEKSİYONLARI
Klamidiosis, plasentitis ve abortuslarla karakterize,
koyunlarda enzootik, sığırlarda epizootik seyirli bulaşıcı zoonotik bir
infeksiyondur (4, 13, 24).
ETİYOLOJİ
Sığır ve koyunlarda abortusa neden olan etken
Chlamydia pisittaci’dir (2). Ancak
2000 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde bir aborte sığır fetusundan C. pisittaci benzeri yeni bir klamidial
familya, abortus etkeni olarak izole edilmiştir (1).
Bu mikroorganizmalar zorunlu hücre içi parazitleri
olup 0.2-1.5 µm çapında ve hücre içinde gösterdikleri gelişme dönemlerine göre
değişik şekiller gösteren mikroorganizmalardır.
Klamidia’ları; bakteriler gibi hem RNA hem
de DNA içermeleri, ikiye bölünerek çoğalmaları, muramik asitli hücre çeperleri
bulundurmaları, ribozomlarının olması, sınırlı da olsa enzimatik faaliyet
gösterebilmeleri, antibiyotiklere duyarlı olmaları gibi özellikler virüslerden
ayırmış ve onların zorunlu hücre içi paraziti halinde taksonomideki yerlerini
almalarını sağlamıştır (29).
EPİZOOTİYOLOJİ
Doğada klamidial etkenlere sıklıkla
rastlanır. Bunların bir kısmı apatojen olup, bir kısmı ise insanlarda göz,
ürogenital sistem ve solunum yolu infeksiyonları; kuşlarda solunum yolu ve
genel infeksiyonlar; bazı memelilerde ise solunum yolu, plasenta, eklem ve
bağırsak infeksiyonları yaparlar (5).
PATOGENESİS
Koyunlarda plasentaya lokalize olmak suretiyle
abortuslara neden olurlar (2). Özellikle embriyo zarlarında birikir ve
kotiledonlarda çoğalarak patolojik lezyonlar meydana getirirler. Bu lezyonlar
fetusun ana hayvandan gıda maddesi teminini önler ve ölümüne neden olarak
abortus oluşturur (7). Klamidia’lar
zorunlu hücre içi paraziti olduklarından yaşamlarını adapte oldukları
canlılarda geçirirler. Bu mikroorganizmalarla birlikte yaşadıkları canlı
arasında bazen yaşam boyu süren ve latent infeksiyon
esasına bağlı bir denge bulunur. İnfekte canlılarda
Klamidia’ların çeşitli antijenlerine karşı antikor oluşursa da bunların
koruyucu etkisi yoktur ve Klamidia’lar bu antikorlu ortamdan etkilenmeden
yaşamlarını sürdürürler. Ölü ya da canlı aşılar canlıyı Klamidia’ların toksik
etkisine karşı korursa da infeksiyonu engellemez (5).
LABORATUAR
TANISI
Abortlarda direk mikroskopik tanı
için korion ya da kotiledenolardan boyama yapılarak inceleme yapılabilir.
Plasenta kullanılamaz durumda ise boyamalar abortusu takiben 1-2 gün içinde
vaginal sıvaplardan da yapılabilir. İzolasyonu virüs izolasyonu gibidir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)